Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan, konuşmasında bazı konu başlıkları şu şekilde:

"KRİMİNAL TİPLER SOKAKTA DOLAŞAMAYACAK"

Toplumda güvenlik ve asayişin temini noktasında, geçmişe ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla, çok iyi bir yerdeyiz. Ancak son dönemde, ardı ardına gelen bir polis memurumuzun şehit edilmesinden, genç kızlarımızın vahşice katledilmelerine kadar bir dizi hadise, milletimizde haklı bir tepkiye yol açmıştır. Onlarca suç kaydı olan kriminal tiplerin ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşması, herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Pazartesi günü yaptığımız Merkez Yürütme Kurulu toplantımızda, bu olayları enine boyuna değerlendirdik. Milletimizin sesine kulak vererek, bu çerçevede, bazı önemli adımlar atma kararı aldık. İnsanlarımızın sokakta, evinde, iş yerinde hiçbir endişe duymadan hayatını güvenle sürdürebilmesini sağlamak için, ne gerekiyorsa yapacağız. Emniyet Teşkilatımız içinde bir zaaf varsa, neşteri vurup bunu gidereceğiz. Adalet sistemimizde tıkanıklık varsa, yanlışlık varsa, neşteri vurup, Allah'ın izniyle, onu da çözüme kavuşturacağız. Medyada ve sosyal medyada suça özendirme, suçu teşvik etmede sorun varsa, gerekli müdahalede bulunacağız. Suçu önlemeden, suçla ve suçlularla mücadeleyi, yargılamalardan, infaz ve ıslah sistemimizde nerede boşluk varsa, mutlaka hal yoluna koyacağız.

Tabii bu sorunların çözümü için bir dizi düzenlemeye ihtiyaç bulunuyor. Öncelikle çok sayıda suç kaydı olan kişilerin, bu eğilimlerinin yargılama safhasında görülebilmesini ve dikkate alınmasını sağlayacağız. Bilindiği gibi, mevcut durumda, seri suç işleyen kişilerle ilgili açılan onlarca dava olmasına rağmen, bunlar sonuçlanmadan kayıtlarda gözüküyor. İlk Derece Mahkemesi, İstinaf, Yargıtay derken, bir cezanın kesinleşmesi 5 yıla, hatta 7 yıla kadar uzayabiliyor. Bu süreçte, suçlu kişi, yeni işlediği cürümlerde herhangi bir sabıka kaydı olmadığı için, tutuklama olmadan yargılanabiliyor. Özellikle suçu geçim kaynağı haline getirenler ile, suçta kibirlenenlerin, sistemin bu yönünü istismar ettiklerini görüyoruz.

"SUÇ KAYDI OLANLAR TUTUKLU YARGILANACAK"

Kanunların suçlu lehine işlemesine yol açan çarpıklığı düzeltmek için, iki önemli adım atmayı planlıyoruz. Bunlardan ilki, kurumsal düzenlemeye; ikincisi, seri suç işleyenlerin tutuklanabilmesi uygulamasının kolaylaştırılmasına yöneliktir. Yargı erkini güçlendirmek amacıyla, Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir birim, farklı mahkemelerde görülen davaları, düzenlenen iddianameleri, hatta emniyet kayıtlarını toparlayarak, bunlarla ilgili gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, savcılarımızın ve hakimlerimizin dikkatine sunacaktır. Gereken kanuni düzenlemeleri yaparak, mesela, 5 suç kaydı olan birinin, diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden, yeni suçlar işleme eğilimi dikkate alınarak, tutuklu yargılanabilmesinin önü açılacak. Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı bir şekilde belirlenecektir. Elbette bu husus, toplum vicdanını yaralayan, belirli suçlar için geçerli olacaktır. 

Toplumda infiale neden olan bir diğer husus ise, pratikte 5 yıldan, hatta 6 yıldan az ceza alanların, maalesef, hiç cezaevine girmeden hayatını sürdürebilmesidir. Bu durumun önüne geçmek için, yine belirli suçlarda infaz hükümlerinin ancak, mesela; alınan cezanın yüzde 10'u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacaktır. Örneğin, 3 yıl ceza almış bir kişi, yaklaşık 3,5 ay cezaevinde kalmadan, serbest kalmasıyla neticelenecek hükümlerden yararlanamayacaktır. Böylece, suç işlemeye teşebbüs edecek kişilerin her halükarda cezaevine gireceğini bilerek, kendini kontrol etmesi sağlanacak ve pervasızca etrafa saldırılmasının önüne geçilecektir. Adalet Bakanlığımızdan ve Meclis grubumuzdan, çerçevesini ifade ettiğim bu düzenlemelerin, teknik çalışmalarını, Cumhur İttifakı'ndaki ortaklarımızla da istişare ederek, süratle tamamlamalarını bekliyorum. 

"MAĞDURLAR, TEKRAR MAĞDUR EDİLİYOR"

Burada artık iyice kontrolden çıkan bir riske de, dikkat çekmek istiyorum. Son dönemde medya organlarımız, özellikle reyting kaygısıyla, basın ilkelerini umursamayan son derece sorunlu bir yayın politikası izlemeye başladı. İfade tutanaklarından, polis kayıtlarına, kaynağı belirsiz iddialardan, önü sonu belli olmayan videolara kadar her türlü bilgi, belge ekranlarda çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Haber ve tartışma programlarının saatlerce konusu oluyor. Habercilik adına üzülerek söylüyorum. Mağdurlar, tekrar mağdur ediliyor. Cinayet vakaları, insanımızın ailecek televizyon izlediği saatlerde, en ince detayına kadar anlatılıyor. Bu tür olaylarda, meselenin sosyal öğrenme boyutu, ne yazık ki göz ardı ediliyor. Bunu kabul etmemiz, buna rıza göstermemiz söz konusu olamaz. Basınımız, medyamız, elbette özgür olmalıdır. Ama bu, bilhassa toplumsal olaylarda, sorumlu yayıncılık yapmaya mani değildir. Radyo Televizyon Üst Kurulumuz, bu konuları daha hassas takip etmelidir.

"CEZASIZLIK ALGISINI ORTADAN KALDIRMAK, BOYNUMUZUN BORCUDUR"

Şunun bilinmesinde fayda görüyorum. Yargı organlarımızın bağımsız, tarafsız ve objektif faaliyet yürütmesinin yanı sıra, toplumda adalet duygusunun güçlendirilmesi için, bugüne kadar hiçbir fedakarlıktan kaçmadık. Hatta her türlü desteği sağladık. Teknolojiyle beraber ortaya çıkan yeni sınamalar karşısında, mülkün temeli olan adaletin tesisi, en öncelikli meselemizdir. Her ne sebeple ortaya çıkarsa çıksın cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun  güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur. Aksi takdirde hep birlikte milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz. Böyle bir vebalin altına da giremeyiz. Adalet hizmetlerinin iyileştirilmesi noktasında 22 yılda yaptığımız. onca reforma onca başarımıza, onca emeğimize kendini bilmezlerin gölge düşürmesine eyvallah etmeyeceğiz. Yapacağımız bu düzenlemelere, muhalefetin de destek vereceğini ümit ediyorum. 

Biz, uzlaşı için, Türkiye'nin meselelerini beraberce çözmek için el uzattıkça, maalesef, muhalefet eski kutuplaştırma siyasetinde ısrarcı davranıyor. Muhalefetin, kodlarına kadar işlemiş, bu çarpık bakış açısının değişmesi, en büyük temennimizdir. Kadına şiddet meselesi, bunun en çarpıcı örneğidir. Biz, kadınlara haklarının teslim edilmesi konusuna siyaset üstü baktık. Kadın politikalarında, her zaman en ideali, en iyiyi, ülkemiz, milletimiz ve kadınlarımız için en hayırlısını hayata geçirmeye çalıştık. Destek mekanizmalarından, reform paketlerine ve yenilikçi uygulamalarla, kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmenin gayretinde olduk.

"KADIN HAKLARINDA BİZE DERS VERECEK HİÇBİR MUHALEFET PARTİSİ YOK"

Burada şunu, öncelikle açık ve net söylemek durumundayım. Kadın hakları konusunda bize ders verecek hiçbir muhalefet partisi yoktur. Kadına şiddetle mücadele noktasında, ülkemize çağ atlatan kadro yine biziz. Ülkemizdeki imtiyazlı azınlık bilmese de, başörtüsünden dolayı üniversite kapılarından geri çevrilen kızlarımız, bizim mücadelemizi gayet iyi biliyor. Aynı şekilde, kılık kıyafetinden dolayı işinden atılan, çok sevdiği mesleğiyle inancı arasında tercih yapmaya zorlanan kadın doktorlar, hakimler, öğretmenler, bürokratlar, akademisyenler ve daha nicesi, bizim kadınlar konusundaki hassasiyetimizi gayet iyi biliyor. Evlatlarını askeri lojmanlarda ziyaret edemeyen analar, kardeşlerinin yemin törenine katılamayan ablalar, bizim hak ve özgürlükler hususunda neler yaptığımızı gayet iyi biliyor. Kimse kusura bakmasın ama AK Parti'ye, kadınları eşit görmüyor iftirası atmak, CHP Genel Başkanı'nın hakkı da, haddi de değildir.

Hatırlayın biz, kadınların eğitim ve çalışma haklarının önündeki engelleri kaldırırken, CHP, yasakların devamı için tam kadro Anayasa Mahkemesi'ne koşuyordu. Kılık kıyafet özgürlüğünün iptali için, mahkeme kapısında nöbet tutanlar, başörtüsüne 1 metrekarelik bez parçası diyerek tahkir edenler de, yine CHP yönetimiydi. CHP'li siyasetçilerdi. Eski yönetimin, bir dönem ayyuka çıkan, affedersiniz, taciz tecavüz iddialarını nasıl örtbas ettiğini de, gayet net hatırlıyoruz. CHP Genel Başkanı Sayın Özel, şayet kadınlar arasında ayrımcılık görmek istiyorsa, önce kendi tarihini okusun. Sonra da yüreği yetiyorsa çıkıp AK Parti'yi eleştirmeye kalksın.

Muhabir: Barış Karapaça